Doha saldırısı, İsrail'e anlaşma için yapılan baskıyı artırdı mı?

Politico’nun kaynaklarından edinilen bilgilere göre, İsrail ordusu 9 Eylül 2023’te Katar’ın başkenti Doha’yı hedef aldı. Saldırı, 7 Ekim’de İsrail’e yönelik saldırıları yöneten Hamas temsilcilerini hedef almak üzere planlandı. Hamas, bu saldırıda aralarında hareketin baş müzakerecisinin oğlunun da bulunduğu beş üyenin hayatını kaybettiğini ve bir Katarlı güvenlik görevlisinin de öldüğünü bildirdi. Bu gelişmelerin ardından Doha, Gazze’deki arabuluculuk rolünden çekilme tehdidinde bulundu.

Saldırının hemen ardından İsrail, Katar’ı “teröristleri barındırmakla” suçladı. Karşılık olarak Katar ise İsrail’in saldırısını “korkakça” olarak nitelendirdi. Ancak Eylül ayının sonunda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kamuoyu önünde Doha’dan özür diledi. 

KATAR’DA YÖNELİK SALDIRI DÖNÜM NOKTASI OLDU

Beyaz Saray’a yakın kaynaklardan edinilen bilgiye göre, İsrail’in Katar’a yönelik başarısız saldırısı diplomatik gelişmelerde bir dönüm noktası oldu. ABD Başkanı Donald Trump, Netanyahu’ya karşı baskı kurmak amacıyla bu olayı stratejik bir kaldıraç olarak kullandı. Trump’ın uyguladığı yoğun diplomatik baskı sonucunda Netanyahu, yalnızca Katar’dan özür dilemekle kalmadı, aynı zamanda Gazze’deki savaşı sonlandırmayı kabul etti.

İsmi açıklanmayan üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, Başkan Trump’ın bu süreçte daha açık ve net bir tutum sergilediğini belirtti. Bu dönemde Doha’ya yönelik saldırının ardından barış anlaşması yapılmasının önemi arttı. Trump, İsrail üzerinde maksimum düzeyde baskı kurarak, Başbakan Netanyahu’yu barışı kabul etmek zorunda bıraktı. 

Sonuç olarak, Gazze Şeridi’nde 10 Ekim 2023 tarihinde yürürlüğe giren ateşkes Trump’ın Eylül ayında duyurduğu plan doğrultusunda gerçekleşti. Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas, bölgede tutulan İsrailli rehineleri serbest bırakacak. İsrail ise karşılık olarak belirli Filistinli tutukluları serbest bırakacak ve bölgedeki askerlerini mutabakata varılan bölgelere çekerek barış sürecini destekleyecek.

Trump’ın planında, Gazze Şeridi’nin yönetiminde Hamas’ın rolünün azaltılması ve bölgenin denetim ve kontrolünün Trump liderliğindeki Barış Konseyi tarafından sağlanması gibi kapsamlı hedefler yer alıyor. Plan, ayrıca bölgedeki gücün Hamas katılımı olmadan Filistin Komitesi’ne devredilmesini öngörüyor. Bu süreç, çatışmanın kalıcı çözüme kavuşması için önemli bir diplomatik çaba olarak dikkat çekiyor.