
Mehmed Emin Resulzâde Kimdir?
Yükselen bayrak bir daha asla inmez! Sen bizimsin, bizimsin can bedende oldukça; yaşa, yaşa, nice yıllar yaşa, ey şerefli Azerbaycan!
Bakü’nün yakınlarındaki Novhanı köyünde doğan Resulzâde, çocukluk yıllarından itibaren vatan sevgisi ve güçlü bir inançla şekillenmiş, ailesi ve çevresinden aldığı dini bilgilerle erken yaşta aydınlanma yoluna girmiştir. Babası Hacı Molla Ali Ekber’in manevi rehberliği ve annesi Zalkızı Ziynet’in sevgi dolu yönlendirmesiyle büyüyen Resulzâde, küçük yaşta Arapça ve Farsça öğrenmeye başlamış, daha sonra Rus-Tatar okulunda aldığı eğitimle modern dünyaya kapılarını açmıştır. Bakü Teknik Okulu’nda kazandığı bilgiler, onun düşünce dünyasını zenginleştirerek, Rusya’daki devrimci akımların, Gaspıralı İsmâil Bey’in eğitim alanındaki yeniliklerinin ve bölgedeki siyasi dalgalanmaların etkisiyle milli meselelere derin bir ilgi duymasını sağlamıştır.
İlk Yıllar, Eğitim ve Mücadelenin İlk Adımları
Resulzâde, gençlik yıllarında kurduğu Müslüman Gençlik Teşkilâtı ile Rus sömürge yönetimine karşı sessiz kalmamış; içindeki vatan aşkı, onu gizli topluluklar oluşturmaya ve ileride Müslüman Demokratik Müsâvat Cemiyeti’nin temellerini atacak hareketlerin öncüsü olmaya yöneltmiştir. Bu dönemde Bakü’nün ekonomik, sosyal ve siyasi atmosferi, onun yalnızca Azerbaycan’ın değil, tüm Rusya Müslümanlarının, hatta İran ve Türkiye’nin geleceği üzerine kafa yormasına neden olmuştur. Gazetecilikle ilk adımlarını atan Resulzâde, Kaspi gazetesinde Rusça dizgi işleri yaparken, Tiflis’te yayımlanan “Saadetlü Mehemmedağa Huzuruna” başlıklı mektubuyla yazma yeteneğini ortaya koymuştur. “Himmet ve Gayret Zamanıdır” adlı yazısında, aydınların millete karşı görevlerini vurgularken, Kafkasya’da din alimi yetiştirecek medreselerin ve modern usûl-i cedîd okullarının kurulmasının önemine dikkat çekmiştir. Yazılarında yalnızca bir düşünceyi savunmakla yetinmeyen Resulzâde, aynı zamanda dönemin zorlu koşullarında özgürlük ve bağımsızlık ideallerini, kelimelerin büyüsüyle gönüllerde yer eden bir inançla ifade etmiştir.
Mücadele ve Sürgün Umut ve Acının Yolculuğu
Resulzâde’nin yaşamı, sadece bir yazarlık ve gazetecilik serüveni değildi; o, aynı zamanda ülkesinin geleceği için savaşan, hayatını ortaya koyan bir önderdi. 1904’te arkadaşlarıyla Müslüman Sosyal Demokrat Himmet teşkilâtını kurarak, Rus Sosyal Demokrat Fehle Partisi’nin Bakü komitesindeki özgürlükçü hareketlere liderlik etmiştir. Ancak bu yol kolay değildi; Rus baskıları, tutuklanma tehditleri ve hapis tehlikesi, onun azmini kıramamıştır. Stalin ile tanışması ve onu birkaç kez ölümden kurtarması bile, Resulzâde’nin insanlığa ve vatanına olan derin bağlılığını açıkça ortaya koymaktadır.
Siyasi çalışmaları, milli bilinci uyandırmak için verdiği çaba, gazetecilik ve edebiyat yoluyla savunduğu düşünceler, onu bir milletin kaderini değiştiren bir simge haline getirmiştir. 1918’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Millî Şûrası’nın başkanlığına seçilmesi, onun ne kadar büyük bir halk önderi olduğunun en açık kanıtıdır. Ancak zaferin ve sevincin yanında, sürgün yıllarının getirdiği hüzün ve yalnızlık da hayatını gölgelemiştir. Rusya ve ardından Sovyetler Birliği’nin baskıları nedeniyle sürgüne gönderilen Resulzâde, bir taraftan vatanı için mücadele ederken, diğer taraftan yüreğindeki özlemle, kaybolan yılların ve umutların peşinde koşmuştur. Paris, Berlin, İstanbul ve son olarak Ankara’da sürgün hayatı yaşayan Resulzâde, her adımında milli duyguların, özgürlük hayallerinin ve acıların izlerini taşımıştır.
Türkiye’ye yerleştiği Ankara’da, Azerbaycan Kültür Derneği’nin onursal başkanı olarak görev yapması, onun yalnızca bir sürgün lideri değil, aynı zamanda milli kültürün ve tarih bilincinin yeniden yeşermesinde önemli bir rol üstlenen bilge bir rehber olduğunu göstermiştir. Kaleminden dökülen yazılar, çıkardığı dergiler ve ürettiği edebi eserler, Azerbaycan Türkleri’nin ve tüm Türk dünyasının yaşadığı zorlukları, umudu ve inancı yansıtmaktadır. Her sözünde vatan sevgisini, her satırında özgürlük tutkusunu hissettiren Resulzâde, hayatını milletine adamış, acılarla şekillenmiş bir destana dönüşmüştür.
Vatan Aşkıyla Gönüllerde Yaşamayı Sürdürüyor
Resulzâde’nin ömrü boyunca sürdürdüğü mücadele, yalnızca bir siyasi hareketin ya da edebi bir akımın ötesine geçerek, insanlık tarihinin önemli bir dönüm noktasına işaret etmiştir. Onun eserlerine, yazılarına ve hayat hikâyesine baktığımızda, bir milletin yazgısını değiştiren, kalbinde vatan sevgisiyle atan ve her zaman mücadele etmeye hazır bir insanın izlerini buluruz. Resulzâde, zorlu dönemlerin, sürgünlerin, acıların ve kayıpların ortasında umut ışığını asla söndürmemiş, hep ileriye bakmış bir lider olarak zihinlerde yer etmiştir.
Günümüzde Azerbaycan tarihi, dili ve edebiyatı üzerine yapılan araştırmalarda, Resulzâde’nin düşünceleri ve idealleri yeniden büyük bir değer kazanmaktadır. Onun tarafsız analizleri, çarlık Rusya’sı ve Sovyet döneminin acı gerçekleriyle yüzleşmemizi sağlarken, aynı zamanda ulusal kimliğin ve özgürlüğün ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır. Resulzâde’nin hayatı, zorlukların ve mücadelelerin ötesinde, bir milletin yeniden dirilişinin ve özgürlük arzusunun sembolü olarak, gönüllerde yaşamaya devam etmektedir.