Zengin kaynakların fakir bekçisine dönüşme yolunda Ukrayna

Zengin kaynakların fakir bekçisine dönüşme yolunda Ukrayna
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasının bugün (24 Şubat) itibarıyla 3. yılına girdik. Her iki taraftan da yüz binlerce insanın hayatına ve milyarlarca dolar ekonomik kayba sebep olan bu savaşta artık sona doğru yaklaşıyoruz. Görünen odur ki, artık savaşın gidişatından ziyade barışın masadaki pazarlık unsurlarını konuşuyor olacağız ve burada en büyük pazarlık unsuru olarak karşımıza Ukrayna’nın nadir yeraltı elementleri çıkıyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 47. Başkanı Donald Trump’ın iktidara gelmesi ile tüm gözlerin çevrildiği Rusya-Ukrayna Savaşı, tam da Trump’a özgü barış görüşmeleriyle tüm dünyanın odak noktası haline gelmiştir. Zira, eski bir emlak komisyoncusu olan Başkan Trump’ın konuya yaklaşımı, adeta bir emlak müzakerecisine yakışır cinsten. Nitekim Trump, meseleye devletlerarası ilişkiler olarak değil; ticari bir müzakere olarak bakmayı tercih ediyor. Henüz görüşmelerin başında; Trump, Avrupa’nın 100 milyar dolar, ABD’nin ise 350 milyar dolar yardım yaptığını belirterek, Ukrayna’ya yapılan Amerikan yardımlarının karşılığını almak niyetinde olduğunu vurguladı. Trump, “Yardımlarımız karşılığında bir şeyler almak istiyorum. Örneğin, nadir elementler ve petrol istiyoruz, ne alabilirsek. Paramızı geri alacağız çünkü bu durum oldukça adaletsiz.” sözlerine yer verdi. ABD Başkanı, sadece Ukrayna’nın elindeki zengin kaynakları istemekle yetinmiyor aynı zamanda zirve öncesinde Ukrayna Devlet Başkanı’na “diktatör” “orta düzey komedyen” vs. gibi tanımlamalarda da bulunarak, muhatabının özgüvenini kırmaya çalışıyor.
Aslında, Ukrayna’nın zengin yeraltı kaynaklarına ilgi gösteren sadece Trump değil, zira AB de Ukrayna’nın yeraltı zenginliklerine büyük umut bağlamış durumdadır. Avrupa Birliği’nin (AB) “kritik hammadde” olarak tanımladığı 30 maddenin 21’i Ukrayna’da bulunuyor. Bu kaynaklar, küresel rezervlerin yaklaşık yüzde 5’ine denk gelirken, büyük bir kısmının Rusya’nın işgali altındaki bölgelerde yer alması, hem bölgesel hem de küresel düzeyde karmaşık jeopolitik ve ekonomik sorunları beraberinde getiriyor. Bu durum, aynı zamanda ülkenin stratejik önemini ve ekonomik potansiyelini de gözler önüne seriyor.
Batılı bazı kaynaklara göre, Ukrayna’ya doğal kaynakların ve bunların çıkarılmasına ilişkin anlaşmanın yeni versiyonu sunuldu ve bu versiyonun şartları önceki anlaşmalardan çok daha sert olarak ifade edildi. Yeni anlaşmanın içeriğine göre; Kiev, mineraller, gaz ve petrol gibi doğal kaynaklardan elde ettiği gelirlerin yarısından vazgeçmek zorunda kalacak. Ayrıca, limanlar ve diğer altyapı yatırımlarından elde edilen gelirlerin yarısını da teslim edecek. Ukrayna minerallerinden elde edilen gelir, ABD’nin %100 hisseye sahip olduğu bir fona aktarılacak. Tamamen ABD’ye ait bir fona aktarılacak olan bu gelir için Ukrayna, bahsi geçen fona toplam gelir 500 milyar dolara ulaşana kadar katkıda bulunmak durumunda kalacak. Bu miktar ise Trump’ın Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcından bu yana Ukrayna’ya yaptığı mali yardıma karşılık talep ettiği miktar. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Ukrayna’nın ABD’den 350 milyar dolar değil 100 milyar dolar yardım aldığını ve bu yardımları da Biden yönetimi tarafından ‘kredi’ değil, ‘hibe’ olarak verildiğini belirterek, ABD Başkanı Trump’ın nadir toprak elementi teklifine ‘devletimizi satamam’ şeklinde yanıt verdi.
ABD, elde ettiği gelirin bir kısmını ülkenin savaş sonrası yeniden yapılanması, mineral kaynaklarının geliştirilmesi ve altyapı projelerinin inşası gibi alanlarda yeniden değerlendirmeyi planladığını ifade etmektedir. Rus işgali altındaki toprakların iadesi durumunda ise bu bölgeden sağlanacak gelirin %66’sının ABD tarafından alınması öngörülüyor. Anlaşmazlıkların çözümüne yönelik New York mahkemeleri yetkili olarak belirlenirken, Ukrayna makamlarının ilave askeri destek ve savaş sonrası güvenlik garantileri taleplerine ise olumlu bir yanıt verilmedi.
Nadir Elementlerde Çin Faktörü
ABD’nin nadir element ve kritik mineraller üzerindeki kontrol arayışı, küresel tedarik zincirinde Çin’in artan hâkimiyetine karşı koyma çabasının bir yansımasıdır. Geçtiğimiz yıllarda Çin, nadir toprak elementlerinin çıkarılması ve işlenmesinde olağanüstü bir üstünlük elde ederek, küresel üretim kapasitesinin %60 ila %70’ini ve işleme kapasitesinin %90’ını elinde tutar hale gelmiştir. Bu durum, Trump yönetiminde ulusal güvenlik ve ekonomik kaygıları körüklemiş, ABD’nin stratejik mineral kaynaklarına olan bağımlılığını azaltma gerekliliğini ortaya koymuştur.
Bu değerli elementler, modern teknolojinin temel yapı taşları arasında yer almakta; elektrikli araçların üretiminden ileri askeri teçhizata kadar pek çok alanda kritik rol oynamaktadır. Çin’in sadece üretim kapasitesiyle değil, aynı zamanda Afrika, Asya ve Güney Amerika gibi bölgelerdeki büyük maden yatakları üzerinden dünya genelinde kritik metalleri kontrol altına alması, ABD’nin bu alandaki dışa bağımlılığını derinleştirmiştir.
Trump yönetimi, bu stratejik açığı kapatmak amacıyla yalnızca Ukrayna üzerinde değil, aynı zamanda Grönland gibi jeopolitik açıdan kritik bölgelerde de yenilikçi yöntemlerle tedarik zincirini güçlendirmeyi hedeflemektedir. Grönland, mineral zenginlikleri ve nadir element potansiyeli açısından önemli bir bölge olarak öne çıkmakta; bu da ABD’nin bölgedeki çıkarlarını koruma ve Çin’in küresel mineral hakimiyetine karşı alternatif kaynaklar oluşturma stratejisinin bir parçasıdır. Bu stratejik hamleler, yalnızca ekonomik çıkarlar açısından değil, uluslararası güç dengelerinin yeniden şekillendirilmesi bakımından da kritik öneme sahiptir.
Sonuç
Trump’ın Ukrayna’ya yardım karşılığında 500 milyar dolar değerinde nadir toprak elementleri talep etmesi, ülkenin küresel mineral rezervleri içindeki stratejik önemini ortaya koymaktadır. Çünkü Ukrayna, dünya maden rezervlerinin yaklaşık %5’ine ve titanyum rezervlerinin %7’sine sahip olmasıyla, uluslararası tedarik zincirinde kilit bir aktör olarak öne çıkmaktadır.
Zelenski savaş meydanında Ruslara karşı koyarken zorlandığından belki de daha fazla kendinin olmadığı bir barış masasında Trump’ın karşılanamaz maden taleplerine ve baskılarına direnmeye çalışıyor. Bir taraftan Avrupa’da devam eden seçimlerle beraber, Avrupa’nın desteğini diri tutmaya çalışan Zelenski, diğer taraftan aniden yaptığı Ankara ziyareti ile eski güvenilir ortağı Türkiye’yi yeniden müzakere masasında garantör olarak görmeye çalışıyor. Zira, 2022’deki İstanbul Görüşmeleri’nde sağlanan mutabakatın, bugünkü barış görüşmelerinin de temelini oluşturacağı anlaşılıyor.
Ukrayna’nın doğal kaynaklarına adeta “çökmeye” çalışan eski emlakçı Başkan Trump ile Ukrayna’nın önemli bir kısmını fiilen işgal eden eski istihbaratçı Putin arasında sıkışan eski komedyen Zelenski’nin çabaları, Ukrayna halkı için dramaya dönüşme potansiyeli taşıyor.
Diğer Yazılar
- Macron: Avrupa'nın kendi yolunu çizme zamanı geldi25 Şubat 2025